Hayattan Neler Öğrendim? #KendimeNotlar

Bir süredir hayatı, getirdiklerini, götürdüklerini, tercihlerimi ve ödediğim bedelleri sık sık sorguluyorum. Aslında bunun bu yaşlarda çok yaygın olduğunu ve dostlarımın da benzer süreçlerden geçtiğini sonradan fark ettim. Yapım gereği bir sorun gördüğümde üzerine gidip çözmeyi ve onunla yüzleşmeyi seviyorum. Bu da benim için nihayetinde öyle bir süreç oldu. Zor öğrendiğim ve unuttuğum bir çok şeyi yeniden keşfettim. Doğruluğundan emin olduğum fakat sonra da “öyle değilmiş dediğim” bir çok şeyle yüzleştim.
Oldum olası hayatı sorgulayan ve bu anlamda öğrenmeye istekli fakat bazen dışarıdan karamsar da görülebilen biriydim ama içimde hep hayattan zevk alan, kendinden memnun bir tarafım da vardı.
Son bir-bir buçuk yıldır duygularımın farkına varmakta ve hayattan keyif almakta zaman zaman zorlanıyordum. Bu durumun psikolojideki teknik adı “Anhedoni” eksikliğiymiş. Keyif alabileceğiniz olumlu olayları olumsuzlaştırmanıza sebep oluyormuş. Bu nedenle daha çok içime kapandım. Benzer bir süreçte adaya bile yerleştim, orası çok keyifliydi bir nebze olsun doğayla iç içeydim fakat ruhum kaotikti. İç hesaplaşmalar, öfkelenmeler, geçmiş ve geleceğe dair yersiz korkular içimi kemiriyordu. Daha sonra bunun geçip gittiğini zannettim. Her şey yolunda görünüyordu fakat değilmiş. Buna benzer hissiyatlarınız varsa derhal yüzleşmenizi öneriyorum. İçeride sizi öfkelendiren şey her neyse onu bulup onunla yüzleşmelisiniz. Bu duygu durumundan benim anladığım işler güçler, şehir hayatı vb. derken aslında kendimizden ne kadar uzaklaştığımızın bir alarmıydı. Kendi duygularınızı anlamaya ve duygularınızı yaşamaya dair yatırım yapın. İnsan en çok kendine uzak kalıyor. Günün sonunda öfkenizin kaynağını zihninizdeki çarpıtmalar, korkular olduğunu yani şu an gerçekliğinizin geçmişteki bir zamanda olmadığını, sizden kaynaklandığını göreceksiniz.
Bir süredir bu sorgulamaları yaparken — “Hayattan neler öğrendim?” — “Bana neler kattı?” — “Payıma ne düştü?” — “Neleri unuttum, atladım?” diye üzerine düşünüyorken, bazı basit notlar aldım. Bu notları almaya başlarken çocuğum olsa ona neler öğretiyor olacaktım diye düşünürken aklımda daha da belirmeye başladı. Ya da öldüğümde nasıl anılacağım? Şimdiye kadar hayatımın bir parçası olan ve kendimce bana yol gösteren bu öğrendiklerimin çoğunu maalesef bir süreliğine yerine getiremiyordum, unutmuştum, ertelemiştim. Benim için değerli ve bu yüzden burada bulunsun diye ve bir daha da unutmamak, kendimle anlaşma yapmak ve kendimle barışmak üzere yazmaya karar verdim. Yazdıklarım arada birbirini tekrar edecek. Hiç düzenlemeden en doğal haliyle paylaşıyorum.
Günün sonunda çok klişe fakat çok doğru “Kendini sev” bunu hemen yap!
Kindar olma…
Geçmişle ve kendinle barış, kendini tanı…
“Kendinden dışarı çıkıp, kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin…” Jose Saramago
Geçmişe öfkelenme, kendinle yüzleş…
Sadece kendi yapabileceğin şeylere odaklan. “Destek arama” “Dış güçleri suçlama çünkü bu kısır döngüdür” “Mızmızlanma” “Kendine acıma” “Kıyaslama”
Hayatının üzerinde söz sahibi ol!

İlham al! Haz al!
Doğadan, insanlardan, kadınlardan, hayvanlardan, kitaplardan, gökyüzünden, güzel bir yemekten, müzikten, sanattan, yalnızlıktan, sessizlikten, esintiden, felsefeden, yürüyüşten, yağmurdan…
İlham al ve sevgiyle bak…
Hayattasın… Hayatın tam içindesin “Güneş senin için de doğuyor, keyfini çıkar.”
İnsanidir, ağlamaktan kaçma!
İyi olmak seni zayıf yapmaz.
Henüz başına gelmemiş şeyler için boşuna evhamlanma!
Bazen iyi bazen kötü biri olabiliriz. Bazen çok saf ya da çok kurnaz olabiliriz. Bazen ise çok aptal veya çok zeki olabiliriz… “Bunlar %100 böyle değildir. Bazendir ve ara sıradır.”
Bazen savunmasız veya zayıf düştüğümüz ya da sadece öyle hissederek yanıldığımız anlar olmuştur. Zihnin bunu çarpıtmış bile olabilir. “Bunlar da bazendir ve ara sıradır. Sebep olan varsa git yüzleş ya da kendinle yüzleş ve sonsuza dek bağışla.”
İnsan, kendi cennet ve cehennemini zihninde yaratıyor.
Bir şeyi içinden geliyorsa yap! Ya da bir şeyi yapmaya başlarken neye ulaşmak istediğin üzerine önceden düşün.
Rutinlerin önemlidir “her zaman gözden geçir” Rutinlerinle momentum yaratırsın ve hedefine ulaşmada seni kocaman bir kar topu yapar.
Her şeyden önce sağlık! Hem beden hem de mental sağlığın…
Pes etme! Ama vaz geçmeyi de öğren… Senden vaz geçilirse, kinlenme, öfkelenme… Öz eleştiri ile öz saygına dokunacak o nutuk çeken iç sesi birbirine karıştırma.
Önceliklerin olsun!
Zaman kıymetlidir. Eğlenmeyi unutma.
Para kazanmak kolaydır.
İşin, dertlerin ne dersen de seni geliştirdiği ve zorladığı sürece güçlenirsin.
Kazan/kazan prensibi “Başkalarına da kazandır”
Karşındakine faydan dokunsun ki, o da sana yararlı olmak istesin.
Birlikten kuvvet doğar. “Her şeye yetişemezsin, her şeyi de bilemezsin.”
Yaşam sınırlı.
Daha çok oku!
Hayattan şikâyet etme!
Sevgi dolu, sevecen ol!
Hatalarından ders al fakat kendine yüklenip, kendini suçlama “sonu yok!”
Kendini sev.
Aileni sev.
Doğayı sev.
Hayatı sev “çünkü her anı aslında seni şaşırtacak milyarlarca olasılıkla dolu.”
Şimdi, şu anı hemen sev.
Sonsuza dek mutlu ya da mutsuz olamazsın.
Şu an şimdi her ne yapıyorsan, elinden gelenin en iyisini yap fakat mükemmelliyetçi olma! Çünkü bu ulaşılması imkânsızdır ve suçluluk hissi yaratır.
İnsanları sev! Kusurlarıyla sev!
Kendini bir bok sanma!
Her şey bir ve tek! “Paulo Coelho, Simyacı”
Muhtemelen göremiyorsun ama güzel şeyler genelde yanında veya önündedir ya da tam arkandadır, içindedir. Kendine dön, önüne bak, yakınına bak “uzakta arama!”
Değiştiremeyeceğin şeyler için üzülme!
Haz al!
Çalışkansın, tembellik edebilirsin “bundan keyif al ve kendini suçlama!”
Kötü zamanların olabilir. Bunlardan ders çıkar “Günah keçisi arama”
Hakkını araman gerektiğinde ürküten bir domuz ol, ayı ol, öküz ol fakat Mucize filminde de söylendiği gibi “Haklı olmak ile nazik olmak arasında seçim yapman gerektiğinde, nazik olmayı seç. Çünkü hayat herkes için zor geçiyor.”
Kıyaslama yapmayı bırak!
Kıyaslama yapma! Başarı senin başarın sana göre. Derdin senin derdin sana göre. “Bu bu kadar basit”
Her şey senin için “senin kendi yaşamış olduğun an içinde senin için”
Dünyayı, her şeyi, herkesi, olayları kendi yarattığımız gerçekliğimizle kendi penceremizden görüyoruz. “Empati kur, karşındakini dinle, karşındakini daha çok dinle!” “Söz gümüşse sükût(susmak) altındır.”
Kendini sev, işini sev, hayatı sev, “Sevgiyle yapmaya devam et! Motive edecek ve seni hayata bağlayacak şey budur” Sevgi…
Zor kararlar alırız bazen! “Unutma! %100 iyi veya %100 kötü biri olamazsın” Bu bir dengedir.
Doğayı izle! Doğadaki dengeyi anlamaya, hissetmeye çalış. Her daim ilham verecektir, yoluna ışık saçacaktır. “İçini temizleyecektir”
Değiştiremeyeceğin şeylere üzülerek vakit kaybetme!
Bazen bilerek veya istemeden karşımızdakini kırarız, incitiriz. Hem iyiyizdir hem kötüyüzdür. “Bu da herkes için bir dengedir.”
Üzüntülü olduğunda bunu yaşa sonrasında daha dikkatli ol ve barış kendinle!
İnsanlar birbirini manipüle eder. Bu seni %100 aptal yapmaz… Zaten aptal da yapmaz. O an için öyledir, öyle olmuştur. Karşındaki o an için kötü biri olmuştur fakat onun gözünden bencilce bile olsa insani bir iyilik muhakkak vardır. Bunu ben de dahil herkes yapmıştır. Kötülüğümüze, haklı ve iyi bir kulp kesin bulmuşuzdur. Burada haklılık arama “evrensel haklılık kanunu doğanın kendisinde bile yok.” İyi ve kötü yok.
“İyi biri olmak haksızlığa açık olacağın anlamına gelmez.”
Hayal gücüne güven! Bakmaya değil görmeye çalış…
Duygularını saklama ve çarpıtmadığından emin ol. Duygularının açığa çıkmasına müsaade et çünkü bu seni memnuniyetsiz, kendini suçlayan, öfkeli biri yapar. “Duygularını yaşa…” Sadece şunu önemsemelisin. Duyguların kalpten geliyorsa yaşa! Genel olarak duygularını düşüncelerin üretir. Burası biraz karmaşık gelebilir… Yine de çok basittir… Duygulanmak için önce düşünürüz sonra da duygularınız. İşin içine düşünceler girince kalbini dinleyemezsin ve artık sadece zihninin ürettiği varsayım, kıyaslama vb. sağlıksız olabilecek hislerle hareket ediyor olabilirsin. Buna dikkat et!
Sana nutuk çeken zihin sarmalına, girdabına kapılma! Orası karanlık bir kuyu gibidir… Ama birey olmak kendini yargılayabilmekten geçer “Bu yüzden başkalarını yargılamak, suçu onlara ve hatta yıldızlara atmak çok kolaydır.”
Kibirli olma! Başkalarından övgü almak için veya başkalarının hayranlığı için yaşıyorsan, kendin için asla yaşayamazsın. Ve sadece kendin için yaşarsan da birilerinin seni sevmesini bekleme. “Bu bir dengedir. Her şeye sevgiyle, nazik yaklaşmanı gerektirir.”
Asla unutmak için içme!
Kendini asla fazla ciddiye alma!
Eğlenceyi unutma! Sevdiğin şeyleri erteleme! Zaman akıp geçiyor…
Kendini sev...
Kendi dünyanı keşfet. “Keşfetmek için kalbinin sesini dinle.”
Bir tek kalp ile görürsün, önemli şeyler göze görünmez.
Kalbini dinle.

Panda (can dost) emek verdiğim, zaman ayırdığım için benim için değerli. Güzel şeyler emekle, sabırla olur.
Sevdiklerinizin yerini hiç bir şey dolduramaz.
İyi biri ol.
Erdemli olmak, mutlu olmak bir tercihtir. Bu uğurda acı da çekeceksin.
Fedakârlık yap ama kendinden ödün verme. “Bu konuda ne desem boş, herkes bunu bir defa yaşayıp öğrenir.”
Kendini gerçekleştirirken nehir gibi ol, âşık ol, aşk dolu ol…
Güzel bir şarkı ol…
Hayat bir serüvendir, güzel bir esinti ol.
Ahenkli ol, akışta ol…
Komşunun bahçesi her zaman daha yeşil görünecek. “Bunun farkında ol.”
Daha çok dinle! Doğayı, yeşili, insanları ve kendini...
Kötülük, iyiliğin işkence edilmiş halidir. — Halil Cibran
İnsan yeri gelir kendi kurduğu hayallere de nankörlük eder. Bu yüzden mutluluk küçük anlarda saklıdır. Bu yüzden mutluluğu koşullandırma.
Mutluluk, senin içinde akıp giden bir nehir gibidir. Onu oradan bul ve çıkar.
Hayatta acı da vardır, gerçektir. “Bu bir dengedir.”
Yaşamın kendisi gizem doludur. Hayatın bir ruhu bir kalbi var. Bunu keşfettiğin anlar çok şanslı olduğun anlardır. Öğrenmeye başladığın, her şeyin bir ve tek olduğunu anladığın büyüleyici anlardır. Bazen bunu sanırım egomuz yüzünden unuturuz. İhtişamlı, görkemli bir an içinde arayıp bulacağımızı düşünür ve büyük bir mucize bekleriz. Bir martının ahenkle süzülmesi ihtişamdır ya da doyasıya atılan bir kahkaha o anın içinde görkemlidir. Çimenlere uzandığında seni ürperten bir esinti kadar. Yaprakların hışırdaması kadar basittir. Bu ahenktir.
Dünden bugüne, bugünden yarına çok şey değişir. “Anı yaşa, keyif aldığın ve seni mutlu edeceğini düşündüğün şeyleri erteleme…”
Dostlarına güven!
İş arkadaşlarına güven!
İnsanlara güvenmekten korkma!
En önemlisi onlara güvenecek fırsatı kendine sun.
Kendine güven!
Kendini sev!
Risk al!
Öfke, bahçende büyüyüp yeşeren yabani ot gibidir. Ne zaman tanır ne de mekan her yerde her an bitip hayatını zindana çevirebilir. Bahçeni suluyorken yabani otları budamayı unutma!
Hayatı sevmek, yemek ve içmek kadar sade/basit algılanmalı.
Sevmek, hayatın bir parçası ve hayat her şeyiyle şu an sevilmeyi, paylaşılmayı hak ediyor.
Doğanın kendi dengesinde haklı olan yoktur. Değerlerimize göre şekillenen bakış açısı vardır. Önemli olan burada kendimce iyi olmak için elimizden ne geliyorsa yapmak temel tercihimiz olmalı.
Bunu kabul etmekte ve anlamakta çok zorlandım. “Her kötülüğün bakış açısıyla değişecek iyi/insani bir tarafı var” Haklı olmak ve haklı olduğumuzda bir tavır ortaya koymak, adaleti aramak üzerine; Haklı olduğumuzda içimizdeki öfkeyi yaşatırız. Olayların, kişiye göre ve hatta zamana göre değişen ve yeri geldiğinde kendimizle bile çelişkiye düşüren A ve B tarafı vardır. Bu yüzden “Doğru/Yanlış ve Evrensel haklılık kanunu yoktur.” “Burada suç olduğu kanunlarla belirlenmiş, bireyleri veya toplumları derinden sarsan olaylardan bahsetmiyoruz fakat o suçlular bile kendine göre bir haklı neden bulabiliyor” Neyse konumuz bu değil. Daha basit düşünelim. Çok sevdiğiniz, değer verdiğiniz biri olmayacak bir lafla veya bir tavırla kalbinizi çok kırmış ve sizi derinden üzmüş, incitmiş olabilir. Yüzleştiğinizde, günün sonunda bunu sizin iyiliğiniz için yaptığını söyleyecek kadar kendini haklı çıkaracak bir yol arayacaktır. Tek yapabileceğimiz iyi olmak için elimizden ne geliyorsa yapmak temel tercihimiz olmalı. Böylelikle başkasına veya kendimize olan öfkemizi yenebiliriz.
Duygularını, düşüncelerin yaratır. Kendini sınırlı bilgisi olan ve mükemmel olmayan ve zaman zaman hata yapabilen biri olarak kabul edeceksin ya da kendinden nefret edeceksin. Bu da bu kadar basit.
Hayat güzel
Yaşamak güzel
Doğa var, kahve çekirdekleri, hayatın anlamanı arayacağımız ya da boş boş konuşacağımız nice sohbetler var.
Çok güzel projeler, iş fırsatları ve okunacak bilgece yazılmış kitaplar var.
Gezilecek, görülecek yerler var.
İşin, unvanın, başına gelen dertler senin değerini belirlemez.
Başkalarına hoş görülü davrandığın gibi kendine de hoş görülü ve destekleyici ol…
Kendine “ben değerliyim” de!
Aşk ile… Sevgi ile…